AKDENİZ'DE FELSEFE
  PARAPSİKOLOJİ
 

                 PARAPSİKOLOJİ                                                         


Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece bir yanılsamadan ibarettir,

ne kadar kalıcı olsa da.”

Albert Einstein


   
Parapsikoloji, hepimizin bir yerlerden

duyduğu, merak ettiği fakat hakkında oradan buradan “duyulmuş bilgi” dışında herhangi bir şey bilmediği bir fenomenler dünyasıdır. Parapsikoloji en genel anlamda beş duyu algımızın dışında gelişen olayları inceleyen, kişilerin ruhsal yetilerini konu alan, düşünce enerjisinin gücünü araştıran, spritüel olayları psikoloji ile açıklamaya çalışan ama psikoloji biliminden bağımsız olan, açıklanamayan ve madde kalıplarına sığmayan bir takım olayları psikolojinin ötesinde bir bilim anlayışı ile aydınlatmaya çalışan ve insanın biyolojik bir makineden fazlası olduğunu gözler önüne seren bir bilim dalıdır. Her ne kadar hala günümüzde parapsikolojiye bir bilim gözüyle bakmayanlar olsa da, dünyada yaklaşık 40 ülkedeki üniversitelerde okutulmaktadır. Bunların dışında ise parapsikolojiye genellikle fringe-science (sınır-bilim) gözüyle bakılmaktadır.

Carl Sagan’ın bir sözü vardır: “Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir.” diye. İnsanı ve zihnini kısıtlamak olsa olsa materyalist ve dar görüşlülerin işidir. Oysaki insanın sınırları yoktur. Onun ruhunu, zihnini ve yapabileceklerini keşfetmek gerekir. Her insan hayatı boyunca mutlaka paranormal olaylar diyebileceğimiz deneyimler yaşamıştır. Bir düşünün bakalım. Uzun zamandır görmediğiniz ve aklınızdan geçirdiğiniz sıralarda o kişiyle karşılaştığınız oldu mu? Arkadaşınızla sohbet ederken aynı anda aynı şeyi söylediniz mi hiç? Akşamleyin koltuğunuzda oturup da televizyon izlerken hiç olmadık biri aklınızdan geçip de tam o anda telefon çaldığında, arayan kişi ile aklınızdan geçen kişi aynı mıydı? Peki, bu tür durumları daha çok size yakın olan kişilerle mi yaşadınız? Rüyalarınızda gördüğünüz birtakım olayları uyandığınızda da yaşadığınızda bunu hiç sorguladınız mı? Sadece hislerinizle hareket edip de bir şeyler yaptığınızda “İyi ki de yapmışım.” dediğiniz oldu mu? Bazı insanların nazar ettiğine inanır mısınız? Bütün bu sorulara daha da fazlasını ekleyebiliriz. Hepimizin gün içerisinde yaşadığı ve anlam veremediğimiz, akıl sır erdiremediğimiz ve ne olduğunu bilemediğimiz bunun gibi daha birçok olay vardır. Peki, bu olayları nasıl açıklayabiliriz? Bunların doğruluğu nedir? Bu olaylara bilim nasıl bir cevap vermektedir? Bunları ve daha birçok soruları gelecek sayılarımızda ele alacağız. Parapsikoloji yazı dizimizde, sizlere yaşanmış hikâyeleri anlatmakla kalmayıp, uzmanların bu olayları nasıl ele aldıklarını da göreceğiz.

Psişik deneyimler bu olguların bildirimlerine göre farklılıklar gösterir. Bu konuda elinden en çok bildirim geçmiş olan Dr. Louisa Rhine, uzun yıllar Duke Üniversitesi’nin parapsikoloji laboravutavarını yönetmiştir. Uzman parapsikolojist Dr. Rhine, kişilerinkendisine yaptığı binlerce bildirimi bilimsel yöntemler kullanarak incelemesi sonucunda bildirimlerin ya da psişik olayların yüzde 60’ının uykuda rüya biçiminde, yüzde 30’unun uyku halinde olmadan etkileşim ya da dürtü şeklinde kendini gösterdiğini ve geriye kalan yüzde 10’luk bölümde de bu olgunun duyusal ya da sinirsel halüsinasyon ortamında oluştuğunu saptamıştır.

Dr. Rhine psişik rüyaları iki kategoriye ayırır: Gerçeğe yönelik rüyalar ve sembolik rüyalar. Bu yazımda en çok karşılaşılan psişik rüya tipi olan gerçeğe yönelik rüyalara yaşanmış bir örnek vereceğim. Bir sonraki sayıda da sembolik rüyalardan bahsedip, önsezi ya da rüyalarla geleceği değiştirmenin mümkünlüğüne dair görüşlerden bahsedeceğim. Şimdi hikayemize geçelim.

Kaliforniyalı bir büyükanne, gece korku veren bir rüya görerek rüyasından uyanır.  Kadın, henüz emekleme çağında bir bebek olan torununu uyurken, üzerinde örtülü ağır yorganın altında soluk almaya çabalarken görmüştür. Bebeğin direnci giderek azalır, bunalım içinde adeta sona yaklaşır. Saat gecenin dördüdür. Büyükanne sorunu önce, “Ne olacak? Alt tarafı, bir rüya işte” diye yorumlar. Gecenin bu vaktinde damadının evini telefon ederek etrafı telaşa verdiği takdirde, onun bir çılgın olduğu düşünülebilir.

 Kadın neden sonra, “Aman sen de! Ne düşünürlerse düşünsünler” diyerek telefona sarılır; karşısına çıkan damadına bağırır:

-          “Çabuk bebeğin yanına git, zavallı boğulmak üzere!”

Büyükannenin bu heyecanına karşı, damat onu yatıştırmaya çalışarak, “Boşuna telaşa kapılma, anne” yanıtını verir. “Biraz önce bağırmasını duyup bebeğin yanına koştuk ve onu kurtardık. Şimdi iyi durumda, sütünü içiriyoruz!”

Son derece ayrıntılı olabilen gerçeğe yönelik rüyalarda, bu hikâyede de olduğugibi, kişiler kimi zaman hem tehlikeyi algılayabilir hem de bu tehlikenin ne olduğunu saptayabilirler.

 

                                                                                       Dilek Erdensoy
 
  Bugün 6 ziyaretçi (40 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol