UÇURUMLAR
Uçurumlar! İnanıyorum siyahlıklarınıza!
Köklenip yeniden çıkan dallarıma tutunup tutunup
Vazgeçmeyi öğrenmeyen bir çocuğun inatçılığıyla geliyorum
O değilse de;
Nehri gibi, her yağmur sonrası güç alıp gürül gürül
Ama üzüntülerimde unutmadım, gömmedim sizin diplerinize
Zaman ilaçlarımı içtim, ağrılarımı dindirdim sadece
Şimdi dipdiri, hırslı ve büyüttüğüm azmimle geliyorum…
Eskilerden bir emanet var ellerimden ellerinize
Alevler taşıyorum zifiri karanlığınıza!
Uçurumlar! İniyorum siyahlıklarınıza!
Ehlî dalgıç çevikliğimle
Yağmayı bekleyen ama beklemeyi bilen yağmur gibi
Şimşek gibi, gök gürültülerimle geliyorum…
Eski! Kırılgan ve hatta zayıf ruhumu
Kendi kuytularıma bırakıp,
Yeni ben ile geliyorum…
Uçurumlar! O dipsiz karanlıklarınızı
Aydınlıklarımla söndürmeye geliyorum
MERYEM DİNÇ

EKMEK ARASI ÖLÜM
Derman kalmamış üşüyen parmaklara
Sıcak nefes eşlik eder gecelerde…
Karanlık nedir ? Onlar bilir
Kör sokak lambası gün gibidir gecelerde…
Kuytu bir merdiven taşı
Kovalanma korkusuyla sessizce kütleyen yürek
Yıkılmaya yüz tutmuş duvar
Kuş tüyü yastığa bürünür gecelerde…
Sen hayrı bilmezken koca ömründe
Onların bildiği tek kelime!
Sen bir tas çorbaya yüz çevirirken
Ekmek arası ölüm var gecelerde…
MERYEM DİNÇ