AKDENİZ'DE FELSEFE
  ERKEK-KADIN FİLOZOFLAR
 

                  FİLOZOFLARDAN ÇOK DAHA FAZLADIR?

Felsefe kelime anlamı olarak baktığımızda philia-sophia yani bilgelik sevgisi anlamına gelir. Sophia ise bilgelik tanrıçası demektir, daha derinden bakarsak bilgeliği seven tanrıça anlamına gelir. Aslında felsefeyi antikçağdan beri kadın temsil eder. Tek Tanrılı dinler ortaya çıktığında ise kadın arka planlara atılmıştır çünkü tek tanrılı dinlerde sadece erkekler tanrı ile anlaşma yapar ya da sadece erkekler tanrı ile insanlar arasında aracı olabilir denmiştir. Örneğin; İslam dininin doğuşu esnasında kadınlar söze konu dahi olamazlardı hatta ve hatta kız bebekleri doğduğunda diri diri toprağa gömülürdü, bu durum batıda da farklı değildi. Kadına bu kadar kötü davranılması, kadın onurunun bu derece ayaklar altına alınması asırlar geçse bile affedilecek, unutulacak bir durum değildir. Osmanlının son dönemleri ve cumhuriyetin ilk dönemlerinde kadına ve kadın düşüncesine ancak önem verilmeye başlanmıştır. Bu dönemlere kadar kadınlar düşünmedi mi, kadın filozoflar yok muydu?  Elbette vardı fakat söz edilmiyordu. Örneğin; Miletli Aspasia çok ünlü filozof olan Socrates’in etkilendiği, esinlendiği bir kadın düşünürdür. Sadece Socrates’in değil o dönemin önde gelen birçok yazarını ve düşünürünü çeken bir entelektüel merkez halindeydi. Ama çoğumuz onun adını bile duymamışızdır. Apasia o dönemde ilk kez ünlü konukların gidebileceği bir salon açmıştır, sanatçılar, devlet adamları, Anaxogoras, Archimed, Sophokles, Socrates gibi birçok filozof bu yerin devamlı konukları olmuştur. O dönemde bunu ilk yapan bir kadındır. Kadın olduğu için birçok komedi yazarı tarafından alaya alınmış ve ağır iftiralara maruz kalmıştır. Sadece Apasia değil bir çok bayan düşünür vardır geçmişimizde; olmaması imkansız değil mi sizce de? Kadınlar kendilerine önem verilene kadar hiç düşünmedi, hiç eser ya da başkalarına kaynak olacak bilgiler, düşünceler üretmedi fakat ne zaman ki önem verilmeye başlandı kadına o zaman düşünmeye sosyal hayata atılmaya başladı, mümkün mü sizce böyle bir şey? Hani bir söz vardır ya: “Her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır.” Bu durum da tam öyle bir durum kadının başarısının farkında olununca kadının başarısının yönü değiştirilip kendi başarılarına destek olarak kullanılmaya başlanmıştır, kadına karşı olan düşünceler tarafından. Yani bir basamak üste çıkmak için kadınların omuzlarına basılmıştır. Ve kötü olan ise bu durumun birçok kadın tarafından kabullenilmiş olmasıdır. Kadına zamanla kendi yetenekleri sosyal yaşamları unutturulmuş, sosyal alanda yer almaya çalışan kadınlara ise kötü gözle bakılıp, kadın sosyal alandan uzaklaştırılmıştır.

 

Kadının kendi başına yapabileceklerinden korkulup; kendi gücü, yaratıcı düşüncesi, yetenekleri unutturulmuş ve kadın bir basamak olarak kullanılmıştır. Aslında baktığımızda kadınlar, erkekler için bir çıkış noktasıdır, bu hem bilinmez hem de bilinse dahi kabul edilmez. Yani kadın filozofların erkek filozoflara birer kaynak olduğunu birçoğumuz bilmeyiz. Sokratik diyalogların aslında Aspasia tarafından kurulduğu, Anne Conway’ın Leibniz’i etkileyen Monadlar öğretisinin mimarı oldugu, Montaigne’den çok önce Teresa von Avila’nın ilk felsefi-yazınsal denemeleri yazdığı hep unutulur. Felsefe tarihi boyunca çoğu erkek düşünürler kadınları hep sınırlayıcı, hatta - aşalayıcı sözcüklerle alan dışı bırakmaya çalışmışlardır. Örneğin;  Aristotales’e göre “kadınlarda ruh bulunmadığı”, Kant’a göre “Kadınlarda akıl yeteneğinin eksikliği”, hatta Fichte’e göre “kadınların duygularının sınırlarını saptamak” gibi yaklaşımları hep görürüz. Bu durumda şu eleştiriyi yapmak istiyorum; erkeklerin kadınlara, özellikle erkek düşünürlerin dahi kadınlara bu kadar katı ve sert bakışlarının altında aslında hayatlarındaki kadınları kaybetme korkusu yatıyor olmalı çünkü kadının maddi anlamda geliri olsaydı onu erkeğe bağlayan tek şey sevgi olacaktı. Bu da erkekler için büyük bir korku sebebi olmuş ve kadını kendinde tutmanın yolunun sadece sevgi olmaması gerektiğini düşünüp onları kendilerine mecbur bırakmayı yani köle yapmaya sevk etmiştir. Bunu da ancak kadını maddi yönden gelirsiz bırakarak yapmışlardır. Aslında bu sorunun kökenine baktığımızda kadın erkeğe değil erkek kadına muhtaç durumdadır ki o korkuyla kadını kendine görülmez bir zincirle bağlamıştır.

 

Sonuç olarak; kadın düşünürlerin sayısının erkek filozoflara göre çok daha az olmasının temel sebebi kadına ve kadın düşüncesine çok uzun süredir önem verilmemesidir. Kadın sosyal alanlardan uzak tutulmuştur çünkü ona o alandan farklı, basit görevler yüklenmiştir. Kadın sadece bedenden ibaret görüldüğü için düşünürlüğünün ve üreticiliğinin üstü kapatılmıştır. Ve kadın düşünürlerden bahsedilmemektedir. Bu sebeplerden dolayı kadın düşünürlerin sayısı azdır.

 

ÖZGE AKÇA

 
  Bugün 1 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol