AKDENİZ'DE FELSEFE
  ADALETİN, AHLAK FELSEFESİ OLARAK YORUMU:YOKSULLUK
 

ADALETİN, AHLAK FELSEFESİ OLARAK YORUMU:YOKSULLUK

 

Adalet; toplumda değer ve ilkelerin hayata geçirilmiş olma halidir. Herkesin

hak ettiği ile karşılaşması durumudur. Adalet; insan davranışlarını ahlaki açıdan

değerlendiren, ölçen bir ahlak ilkesidir. Doğruluk, dürüstlük, tarafsızlık ve doğru

hareketle yerini bulur. Adalet; insanların hakları arasında uyum ve dengeyi sağlar.

Adalet; bir erdemdir ve hem kaynağı hem de faydası açısından bilgi ile ilişkilidir. Akıl, bilgiyi bildiği ölçüde uygular. Ölçüyü, dengeyi, ortayolu içeren adalet, her şeye düzen verendir.Gerçek adalet, bizzat ahlakı kendi içine alacak kadar geniştir. Bunun ahlaki bir tarafı vardır. Bu adalete vicdanın emriyle uyulur, zorla değil. Herkesin hak ve hukukuna her şart ve koşulda saygıyı içerir. Adalet saygısı da ahlakta kendini bulur;örneğin yolda yürüyen bir felsefecinin bir sosyoloğa bakışının farkındalığı olması. Sokrates felsefesinde; ahlakın özünde iyi bilmek yatar.Onun‘kimse kimseye, bile bile kötülük yapamaz ancak kötülük bilginin eksikliğine bağlı olarak yapılır’ söylemi, adaletin ahlakın nasıl boyutlandırılması gerektiği şekli belirtiyor. Biz gerçekten ahlakı öz olarak Sokrates amcanın kötülüğünde yatan bilgisizlikten mi kaynaklandığını ahlaka bağlatmalıyız? Yoksa adaletin bilgisizliği ile alakalı olmadan kötülüğe, ahlak dışından gittiğini mi bilmeliyiz? Nasıl bir cevap bulmalı? Gerçeği duyarken bir eylemden yolla çıktığını düşündüğümde ‘’Aslında eylemdir bunlar, adaletli eylemlerdir’’ demek geliyor içimden.Adaletli eylem; haksızlık etmekle haksızlığa uğramanın ortasıdır. Adalet birortadır ama o, yalnızca orta olanın özelliğidir. Adaletsizlik ise aşırı uçların özelliğidir. Adalet; adil insanın, adaletli şeyleri tercih ederek eşitçe paylaştıranşeklinde tanımlanmasını sağlayan şeydir aslında. Ahlakın adaletteki eylemi de burada belli olur.Ahlakın özünde adaletli eylem yatmaz diye bir sonuç çıkartmış olduk.Bu kadar adaletin ahlaki açıdan boyutlandırmasını yaparken acaba nasıl bir adalet istiyoruz da ahlaki açıdan özünde Sokrates deyimi ‘’iyilik’’ yatsın ve iyilik öz olarak oluşsun.Bunlar da hepsi adaletsizliğin özünde iyilikten ötürü kötülüğe gittiğini Sokrates de öz olarak haklı çıkmış ve doğurduğu adaletsiz olma sonucundan da düşündüğümüzde yoksulluk olarak lanse edilmiyor mu?

Günümüzde baktığımızda adaletsizlik üzerinden insanlar ahlaki boyutun dışına vararak, bir yoksulluk ortamı oluştuğunu sezebiliriz.Yoksulluğun dünyada hızla yayıldığını görmek acaba ahlaki bir yön değil mi? Yada adaletsizlik bir durumdan doğan insanların kötülüğü değil mi? Bunları düşünürken yoksulluk, çağlar boyu insanlığın ortak kaderi ve sorunu olmuş toplumsal bir olgu olarak devam edecektir.Baktığımızda tarihte yaşamış en eski milletlerden günümüze kadar toplumların “zenginler ve yoksullar” şeklinde iki kesime ayrıldığı bilinmektedir. Toplumdaki bu ayrışma kimi zaman sermayenin haksız paylaşımından kaynaklandığı durumlarda, toplumsal krizlere ve sosyal düzeni temelden bozacak kadar tehlikeli boyutlara ulaşabilmiştir. İşte bu sebeple uluslar kendilerine özgü çeşitli yol ve yöntemleri kullanarak bu sorunu çözmek için büyük çaba göstermişlerdir. Kimi toplumlar yoksulluğu önlemek için sosyal devletilkesine, kimileri sosyal güvenlik sisteminin yaygınlaşmasını, kimileride işsizliksigortasının uygulanmasına önem vermişlerdir. Ekonomik ve sosyal sorunların yüksek oranlara ulaştığı çağımızda, yoksulluk da endişe verecek boyutlara ulaşmıştır.Tüm bunları düşündüğümüzde insanların nasıl bir yoksulluk süreci içinde olduğunu hissetmekteyiz. Günümüzde, yoksullukla mücadelede temel sorumluluğu üstlenmesi gereken kamunun, giderek güçsüzleşmesi pek çok sorunun çözümünde olduğu gibi yoksulluk sorununun çözümünde de yetersiz kalmasına sebep olmaktadır. Bir taraftan uluslar arasıkuruluşlar’’lanet olası AB, Birleşmiş Milletler’’ gibi,diğer taraftan merkezi ve yerel yönetim kamu kuruluşları bir yandan da sivil toplum örgütleri birbirinden kopuk çalışmaların yapması. Sosyal hizmet uygulamalarında adaletli boyutun göz ardı edilmesi ise ortaya en azından yoksulluğun kendisi kadar yaralayıcı ve istismar edici görünümlerin çıkmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle hedef kitlesi insanolan, sosyal hizmetler konuyla ilgili profesyonel meslek elemanlarınca mesleki adalete uygun bir şekilde yürütülmesi gerekir. Ancak bu şekilde yoksullukla mücadele edilebilir ve ahlaki açıdan adaletsizlikleri ortadan kaldırılabiliriz. Adaletlerin geçmişte Sokrates amcadan ‘’Adaletin ahlaklı bir yan taşımasında iyinin öz olarak bilinmesi’’, Platon’a göre ise ‘’adalet kavramı ancak akılcılıkla keşfedilmesi’’ ile yorumlamaları yoksulluğun adaletsizlikten çıktığını da varsayarak günümüzde hangi bakış açısıyla yorumlamamız gerektiğini de bu düşünürler gibi adalette kalıcı felsefi bir tanım kazandırmalıyız ki yoksulluk bir çözüm olsun…

 

 

TEKİN KESKİN

24 ARALIK 2010

 

 

 
  Bugün 9 ziyaretçi (59 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol